Yüzyıllardan beri Müslümanlar’ın en önemli ibadeti olan namaza davet niteliğindeki ezan, sözlerinde hiçbir değişikliğe uğramamasıyla birlikte, her toplumda her kültürde farklı tını, farklı nağmelerle okunmuş ve okunmaya devam edegelmektedir. Türk kültüründe müziğin ağırlıklı olarak saray ve tekke çevresinde sistematik olarak geliştiğini göz önüne aldığımızda, bu gelişmenin ezan, Kur’an okuma ve sair sözlü dini ibadet ve geleneklere yansımasının kaçınılmaz olduğu görülecektir. Klasik Türk Müziği’nin iskeleti mesabesindeki makamlar, müzikal anlamda basitçe, bir eserin yürüyüşünde, bağlı bulunduğu ‘kalıplar’ şeklinde ifade edilebilir. Ancak Türk Müziği’nin mahiyeti, enginliği ve aşkınlığı, onun sosyal hayat ile de iç içe geçmesine ve dolayısıyla dinî, toplumsal hatta daha bir çok farklı alana da genişlemesine sebep olmuştur. Geçmişte Türk Müziği’nin tedavi amaçlı kullanıldığı bilinmekle beraber, günümüzde insan üzerinde makamların psikolojik etkilerinin olduğu, dahası günün han